MENÜ ☰
Çocuk ve Genç » Manşet, Masal, Yazarlar » Yartı Kulak / Yücel Feyzioğlu
Yücel FEYZİOĞLU
Yartı Kulak / Yücel Feyzioğlu

Doğru mudur yalan mı, gerçek midir hayal mi, bilinmez. Bu masalın güzelliğinden kimse şüphe etmez: Bir zamanlar yaşlı bir dede, kızgın çölden geçiyormuş eşeğin üstünde… Eşek deveyi çekiyormuş, un çuvallarını da deve. Deve de yorgunmuş, eşek de… Şafağa kadar değirmende un öğütmüş dede, kolu kanadı güçten düşmüş. Köye kadar yol uzun… Yol çölden geçiyormuş… Bu yolun nerede biteceğini kimse bilmiyormuş. Rüzgâr kumları serpiştiriyor, dedenin gözlerine dolduruyormuş… Kumlar bir öteye, bir beriye yığılıyor, bu çöle insanlar, ‘Karakum Çölü’ diyormuş.
Dede bir türkü tutturmuş. Öyle bir türkü ki, kendi yaşı kadar uzun… Kendi düşüncesi kadar derin… Sakalları kadar ak, yüzü kadar aydınlık…

Bir çocuğum olsaydı,
Yüzü ay gibi parlak,
Bir çocuğum olsaydı,
Gönlü güneş kadar sıcak,
Bir çocuğum olsaydı,
Arı kadar çalışkan…

Çok geçmeden bir ses duymuş yukarıdan. Sanki bir insan sesi: “Hey, ata can, al beni yanına, oğul olayım sana!..”
Dede merakla eşeği durdurmuş. Yolun bir gerisine bakmış, bir ilerisine… Gözlerini çöle dikmiş. Her yan kenger dikeni. Kumlar savrulmakta, gözlerine dolmakta…
Heyecanla dinlemiş, aynı ses yine kulağına gelmiş:
“Bir kartal görmek istiyorsan ata can, gözlerini kaldır kumlardan…”
Dede göklere bakmış, orada da bir şey bulamamış.
O ses, daha da yüksekten seslenmiş: “Hey, ata can, bulutlarda kim bulmuş aslan?”
Dedenin merakı daha da artmış: “Bu kadar saklanma artık, meraktan çatlayacağım,” demiş. “Göster kendini, bulayım seni.”
Minik bir oğlan başını devenin kulağından çıkarmış, dedeye neşeyle bakmış, şen şakrak bir sesle cıvıldamış:
“İşte buradayım! Tam da yanındayım! Uzat elini, tut elimden, çıkar beni bu dar kibitkanın (çadırın) içinden.”
Dede, oğlanı devenin kulağından avucunun içine almış. Hayretle yüzüne bakmış: Çocuk, saçlarını bir Türkmen çocuğu gibi kazıtmış, yalnız iki saç örgüsünü arkaya atmış.
Dede, sevgi dolu bir sesle: “Senin adın ne?” diye sormuş.
“Hoşuna nasıl gidiyorsa, öyle çağır beni.” Saç örgülerini elleriyle kaldırıp havaya hoplamış, bacaklarını karnına çekip yumuşak bir keçenin üstüne düşer gibi dedenin nasırlı avucuna düşmüş. Dede, başını sallayıp gülmüş.
“Sen nasıl da böyle sevimli bir cücesin? Yemin ederim, deve kulağının yarısından daha büyük değilsin! Yartı Kulak!”
Cüce yine hoplayıp düşmüş. Sevinç içinde: “Böyle çağır beni!” demiş. “Yartı Kulak! Ne kadar da güzel bir ad.”
O günden sonra çocuğun adı “Yartı Kulak” kalmış: Yani yarım kulak.
Dede iç geçirerek: “Sen çok küçüksün Yartı Kulak,” demiş. “Bilmem bana bu yaşlılıkta yardım edebilir misin; yine de çok sevimlisin…”
Yartı Kulak, gözlerini kırpıştırarak yanıt vermiş:
“Elmas da küçüktür ata can. Ama yüz deve değerindedir…”
Yerinden zıplayıp kalkmış. Kollarını açıp dedenin başparmağını kucaklamış. “Ama sana yüz deve verseler de, verme beni… Varlık ve sevinçle dolduracağım evini…”
Dede incitmeden çocuğu avucunda sıkmış, minicik alnına bir öpücük kondurmuş: “Haydi Yartı Kulak, anan yolumuzu gözlüyor, hemen gidelim, ona müjde verelim.” Dedenin sözü biter bitmez Yartı Kulak bir sıçrayışta eşeğin iki kulağının arasına oturmuş.
“Çüş, eşeğim, çüş!” diye seslenmiş. “Bizi hemen eve ulaştır. Yoksa anamın pilavı yanacak, karnımız aç kalacak!..”
Eşek kulaklarını sallamış, hemen ileri atılmış, dörtlü halde yola koyulmuşlar: Önde eşek ile Yartı Kulak, eşeğin üstünde dede, en arkada deve… Yol, bu kumuldan ötekine geçiyormuş… Bu yolun nerede biteceğini kimse bilmiyormuş. Rüzgâr kumları serpiştiriyor, hepsinin gözlerine dolduruyormuş… Bu çöle insanlar, ‘Karakum Çölü’ diyor, dede ile Yartı Kulak çölde ilerliyorlarmış…

📆 22 Eylül 2021 Çarşamba 22:22   ·   💬 0 yorum   ·  
Folklor Akademi Dergisi

YAZARLAR

SÖYLEŞİ

ANKET

Sitemizi nasıl buldunuz?

Sonuçları görüntüle

Yükleniyor ... Yükleniyor ...