Bir gün Billur Pınar’la Ulu Çınar dostça söyleşmiş. Billur Pınar, Ulu Çınar’a şöyle demiş:
-Ulu Çınar. Kutlu çınar. Dalları kuşlu çınar.
Bir nefes aldıktan sonra konuşmaya devam etmiş.
Hayranlıkla seyrederim seni. Kocaman gövdeni. Geniş yeşil yapraklarını. Kuşlara kucak açan fedakar dallarını.
Çınar da Pınar’a kibarca gülümsemiş. Sıcacık bir selam vermiş:
-Güzel pınar. Şirin pınar. Suları serin pınar. Ne kadar iyisin. Serin suyundan kana kana içtiğimi unutma. Güneş her gün dünyamıza doğmasaydı senin serin suların olmasaydı ben bu kadar büyüyemezdim.
Pınar:
-Hımm!… Hiç böyle düşünmemiştim.
Çınar:
-Bir şey daha söyleyeceğim sana fedakar dostum pınar.
Pınar:
-Fedakar dostum dedin. Neden?
Çınar:
-Elbette fedakarsın. Hiç bıkmadın. Yağmur demedin kar demedin serin suyunu her isteyene ikram ettin. Suyun azaldığında bile kimseyi suyum az deyip geri çevirmedin.
Pınar:
-Sana teşekkür ederim ulu çınar. Ben suyumdan içildikçe mutlu oluyorum. Ben bunun için yaşıyorum.
Çınar konuşmaya devam etti:
-Toprak ananın bizi ömür boyu üzerinde fedakarca taşımasını da unutmayalım.