Fanzin çıkarmak, bir fanzinde yazılarının bulunması yazan ve içinde hep yazma isteği bulunan kişi için muhteşem bir durum bence…
Yazma isteği, susayınca su içme isteği kadar kuvvetli…
Su ihtiyacını gidermediğinde kuruduğunuzu hissedersiniz ya hani bu da onun gibi işte! Yazmaya ihtiyacınız vardır ve yazmak istersiniz bu durumdayken yazmazsanız kuruduğunuzu hissedersiniz tabi şöyle bir farkla; birinde ağızınız ve böbrekleriniz, diğerinde zihniniz ve kalbiniz kurur.
“İstemek başarmanın yarısıdır.” diye bir söz var birde
Evet! Fanzin buna kanıt.
Mesela benim kitap yazma isteğimin, insanlara topluma ve hatta diğer tüm canlılara faydalı kitaplar yazma isteğine dönüşmesi buna karşılık olarak da bir fanzine yazarak bu yolda adım adım ilerlemeye başlamam bir kanıttır.
Küçüklüğümden hatırlıyorum; yazıya, yazana, kitaba, yazara, şiire, şaire bir sempatim vardı. O zamanları yaşıtlarım süslü, çizgi film karakterli kalemlere merak salmışken benim de merakım kitaplara oluyordu. Arkadaşımla kırtasiyeye gittiğimizde iyi hatırlarım durum tam da böyleydi.
Her baktığım kitabın yazarını tanımadan düşlerdim. Acaba nasıl yazdı? Nasıl biri bunu yazan kişi? Diye…
Zaman geçtikçe, büyüdükçe düşüncelerim yoğunlaşmıştı. Kahraman, olağanüstü gördüğüm yazarların görünüşte normal bir insan olduğunu gördüm. Ama artık aklım o kişilerin kafa yapılarındaydı. Böyle düşünceler içindeyken yazıyor olduğumu fark ettim. Bu güzeldi, benimde bir kitabım olmalıydı. Yıllar geçiyordu düşüncelerim de değişmek yerine yoğunlaşmaya başlamıştı.
Önceden yazar olmak isteyen ben, artık başarılı; insanlara, hayvanlara, doğaya ve diğer tüm canlılara faydası dokunacak bir yazar olmayı arzulamaya başlamıştım. Hala da öyle…
Kendi çapımda bir şeyler yazarken kimi zaman umutluydum kimi zaman umutsuz. Son zamanlar da büyük hayaller kurmuştum. Ertelemekten sonunda umudumu kaybeder olmuştum ki aynı davaya baş koymuş güzel insanların müjdesiyle, tanıtmasıyla edebiyat atölyesi ile tanıştım. Neredeyse yitireceğim doğrusu buna rağmen hiç vazgeçmeyeceğimi düşündüğüm düşüncelerime tekrar bir umut oldu. Hem de çok büyük bir umut!
Edebiyat Atölyesiyle birlikte bilgilerle de tanıştım yeni bilgiler, güzel bilgiler, değerli bilgiler…
Bu bilgileri de beni edebiyat atölyesi ile tanıştıran çok değerli yazar ve şair Mehmet AKPINAR hocamdan, İlhan KURT müdürümüzden, Erdoğan ERGİN, Bican Veysel YILDIZ, Kadriye CESUR, Gülşah BOZOK, Selma BOSTANCI, Osman KOCA, Hüseyin AKIN dan oluşan bir yerde eğitimci bir yerde üstad olan bu güzel insanlardan aldım.
Umduğumdan daha fazla şey kattı burası bana, ben az bir miktarda katkı bekliyordum. Meğerse benim beklediğim kocaman bir hiçmiş bulduklarımın yanında… Bilmediğim birkaç genel bilgileri öğrenirim sanıyordum fakat umduğumdan daha güzel şeyler karşıladı beni. Ben burada genel şeylerden ziyade yazının, yazmanın ve hatta kalbin inceliklerini öğrendim. Ki zaten o genel bilgi dediklerimi yazarlarımızın kalem tutuşunu görüşümle öğrenmiş olduğumu fark ettim. 3K kuralım var benim: Kâğıt, kalem, kalp. Hissetmeden yazmak kâğıda, kaleme, kalbine ihanettir bana göre. Yazacaksak eğer 3K eşliğinde yazmalıyız!
Ben zaten burada bunu gördüm. Hocalarımın selam verişi bile kalpten kalbe. O kadar mı derin hissedilir… Ben burada görüşlerimin, düşünüşlerimin güçlendiğini fark ettim. Kalbimin mutlu oluşunu gördüm kâğıdımda… Daha ne olsun ki?
Evet… Burası hayallerime açılan kapı…
Hissedecek, öğrenecek ve yazacak çok şey var burada.
İyi ki buradayım, iyi ki buradayız. Biz burada kalıp buradan ileriye adım atmalıyız. Hep daha ileriye ama asla arkaya değil geriye değil, ileriye…
Hepinize Teşekkürler.