Çizgi romanın başlangıç noktası olarak kimi tarihçiler, tarih öncesi mağara çizimlerini, kimi tarihçiler Mısır hiyerogliflerini, kimi de Ortaçağ’ın Bateux dokumalarını referans göstermiştir. İnsanoğlunun evrimleşme sürecinde, sözlü iletişimin başlanmasından ve yazılı iletişimin gündeme gelmesine kadar uzanan dönemde, söz ile çizginin baş başa geliştiğini, çizgilerin ve simgelerin kullanımı ile yazının bulunduğunu düşünürsek mağara resimleri ile başlayan çizim macerasının nereden geldiği daha net görülmektedir (Öktem 2010:3).
Cartoon (çizgi resim) sözcüğü ilk kez 18. yüzyılda Ressam William Hogart’ın resimle yazıyı birleştirdiği ve resim serileri çizdiği çalışmaları için kullanılmıştır. Sonradan çizgi romanların önemli bir öğesi olacak olan balonlar da ilk kez Hogart tarafından kullanılmıştır. Hogart, birçok kaynakta çizgi romanın öncüsü olarak kabul edilmiştir (Tuncer 1993; Akt. Ertemsir 2011: 64).
Dünya’da Çizgi Roman
Çizgi romanın ilk örneği 1886 yılında yayınlanan Sarı Çocuk’tur. Bu çizgi romanı özel yapan şey, olayların tek bir karakter üzerinden gelişmesi ve resimlerin yanında yazıların da kullanılmasıydı. Bu bandın ana karakteri olan Sarı Çocuk, konuşma balonlarının yanı sıra tişörtünün üstüne yazılı replikleriyle yazı ve resmin bütünleşmesinde bir adım daha atmıştır. Benzer çizgi bantların da ünlenmesiyle gazeteler satışlarını çoğaltmak için çizgi bantlara daha da sık başvurmuştur. İlerleyen yıllarda çizgi romanlar dergi boyutunda yayımlanmaya başladı. Bu sebeple sadece çizgi roman yayınlayan yayınevleri kuruldu.
1930’lu yıllarda çizgi romanlar çok büyük satış rakamlarına ulaşır. En çok satan çizgi romanlardan biri de Superman’dir. Bu çizgi romanlar gençler arasında salgın gibi yayılmış, zamanın kültürünü çok ciddi bir şekilde etkilemiştir.
II. Dünya Savaşı sonrası süper kahraman çizgi romanları popülerliğini yitirdi. Onun yerine suç, gerilim, polisiye, bilim kurgu konularını işleyen çizgi romanları popüler oldu. Fakat bu çizgi romanlarda uzun süre dayanamayıp halkın tepkisini çekti. Çizgi romanlardaki korkunç öğeleri çocukların ruhsal sağlığı için tehdit olarak gören bir kesim yüzünden Amerika’da çizgi romanlara sansür uygulanmaya başlamış ve çizgi romanın altın çağı böylece sona ermişti.
60’lı yıllarda Marvel adındaki bir şirket çizgi roman piyasasını yeniden canlandırdı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra popülerliğini kaybeden süper kahraman çizgi romanları geri döndü. Marvel şirketinin sahibi Stan Lee süper kahramanlara insan özellikleri de ekledi. Böylece süper kahramanlar halkın içine karıştı ve büyük suçların yanı sıra sıradan dertlerle savaşmaya da başladılar. Artık onlar da âşık oluyor, iş arıyor, maddi sorunlar çekiyordu.
Modern zamanlarda çizgi romanlar çocukların yanı sıra yetişkinlerin de okuduğu bir tür haline geldi. 2000’li yıllarda Hollywood çizgi romanları sinemaya aktardı. Böylece çizgi romanlar yeniden popülerleşti. Bu popülerlik sayesinde çizgi romanlar bilgisayar oyunlarına dönüştürüldü.
Çizgi roman piyasasını uzun yıllar elinde bulunduran Amerika’da durum böyleyken Japonya’da da çizgi romanlar popüler oldu. “Manga” adı verilen bu çizgi roman formatı II. Dünya Savaşı sonrası Osamu Tezuka önderliğinde gelişmiştir. Japon çizgi romanları daha geniş bir konu çeşitliliğine sahiptir. Aksiyon, romantizm, iş hayatı, spor, tarih, bilim kurgu, komedi, korku, gerilim gibi birçok konu işlenebilir. Bu sebeple her yaştan insana hitap eder. Çizim olarak da mangalar çizgi romandan farklıdır. Karakterler büyük gözlere ve uzun bacaklara sahiptir. Bunun sebebi mangaların yaratıldığı ilk yıllarda bütün dünyada çizgi karakterlerin böyle çizilmesidir. Bu çizim şekli mangalarda değiştirilmemiştir.
Türkiye’de Çizgi Roman
Türkiye’de basılı ilk çizgi roman örneği 1852 yılında Hosvep Vartanyan Paşa’nın yazıp çizdiği Ermenice harfli Türkçe eser olan “Boşboğaz Bir Adem” dir. Türkiye’de Türkçe basılı yayınlarda yayınlanan ilk çizgi roman örneği ise 24 Nisan 1869 tarihli İstanbul adlı gazetede yayınlanan çizgi romandır. (Çakmak 1996: 25).
Türk çizgi roman tarihinde ilk yerli çizgi roman çizeri ise 1912 doğumlu Orhan Tolon’dur. Orhan Tolon için “ilk çizgi romancı” ve “ilk çizer” tanımlarının kullanılmasında, modern çizgi roman gereklerini yerine getiren ilk çizer olması rol oynamaktadır. Tolon, kareler altındaki alt yazıyı tam olarak kaldırmasa da balon kullanarak kareler arası devamlılığı sağlayan ilk Türk çizer olmuştur (Cantek 2002: 60)
Türk çizgi roman tarihinde 1930’lar üç önemli çocuk dergisi (Çocuk Sesi, Afacan, Ateş) ile hatırlanmaktadır. 1939’da, 1001 Roman isimli dergi, daha önceki çocuk dergilerinin sıkıcı bulunan “eğitici-öğretici” olma kaygılarını taşımadan, eğlenceye yönelik kurgusu ile fark yaratmış ve Türkiye’de dünya ile hemen hemen aynı tarihlerde “yalnızca çizgi romandan oluşan dergiler düşünülür” hale gelmiştir. Ancak aynı dönemde, Avrupa’da II. Dünya Savaşı başlamış ve anlamlı bir ironi ile çizgi roman düşmanı da olan faşist devletlerin çatışmaları yüzünden bu ivme sekteye uğramıştır. Çizgi romanın çocuk dergilerinde kazandığı başarı, kağıt sıkıntısı nedeniyle zaten sayfa sayısı dörde indirilen gazetelere yansımamıştır (Cantek 2002: 65).
Ülkemizde çizgi roman yayını olarak ele alındığızda ilk örnek “Kara Maske” dergisidir. 10 Nisan 1947 yılında yayına başlayan dergi tamamıyla, “Mandrake” ve “Tarzan” gibi çeviri eserlerden oluşmaktadır (Cantek 2002: 96).
1950’li yıllar Türkiye’de çizgi romanın 1960’lı yıllardaki yükselişine zemin hazırlayan yıllardır. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’dan alınan kopya çizgi romanların yayınlandığı bu yıllarda, gazetelerde de çizgi romanlar yayınlanmaya başlanmıştır. Ülkemizde de diğer ülkelerde olduğu gibi çizgi romanlar konusunda gazetelerde çalışmalar yapılmıştır. 1950’lilerde bu konudaki ilk atılımı, renkli bir pazar eki yayınlayarak, Hürriyet Gazetesi yapmıştır. İtalya’da yayınlanan aşk hikâyelerinin kopya örneklerinin yanı sıra, Fatoş ve Güngörmüşler’de haftalık olarak ilk kez bu dönemde yayınlanmıştır. Önceleri 1001 Roman’da Nat Pinkerton adıyla yayınlanmış olan Alex Raymond’un Dedektif Nick’i de Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan bir diğer çizgi roman olmuştur ( Ölçer 2006: 45).
1960 yılından başlayarak 1976 yılına kadar özellikle tarihi kahramanlar ülkemizin çizgi romanlarında kendilerine yer bulmuştur. Güçlü ve yenilmez olan bu kahramanlar, okuyucunun milli duygularına da seslendiği için Türk okuru tarafından büyük bir ilgiyle okunmuştur. Karaoğlan (1963), Timur (1964 ve 1968), Kahramanlar (1964), Akbulut Kaan (1964), Ogan (1966), Kızıltuğ (1967), Akbulut (1967), Alptekin (1968), Tarkan (1970), Tolga (1971), Malkoçoğlu (1974), Kara Murat (1974) bunlardandır (Tuncer 1993:25).
1970’li başından itibaren, Amerika Birleşik Devletleri’nde II. Dünya Savaşı’ndan sonra serüven bantlar ile mizahi bantlar arasında oluşan ayrım ülkemizde yaşanmamıştır. Serüven bantlar, çizgi roman formunda gazetelerde ve dergilerde yayınlanırken, mizahi bantlar ise sadece gazetelerde yer almıştır. Serüven bantlar, gerçeğe yakın çizimler ve konu olarak tarihi olayları, kişileri ve kahramanları ele almıştır. Mizahi bantlar ise, Abdülcanbaz, Cici Can ve Bizimkiler çizgi romanlarıyla başlamıştır. Gırgır ve Salata gibi dergiler de karikatürize çizgilerle çizgi roman olarak yaşantısını sürdürmüştür (Cantek 2002:210).
Türkiye’de çizgi roman günümüzde, mizahi ağırlıklı dergilerle, gazetelerle ve web sayfalarında çizgi roman severlerin oluşturduğu buluşma noktalarında devam etmektedir. Ancak bunlar Türkiye’de Türk çizgi romancılığının ilerlemesi için yeterli seviyede değildir.