MENÜ ☰
Çocuk ve Genç » Alt Manşet, Masal, Yazarlar » Çilek Dile Gelirse / Yücel Feyzioğlu
Yücel FEYZİOĞLU
Çilek Dile Gelirse / Yücel Feyzioğlu

Bir çocuk vardı, adı Derya. Saçları uzundu, gözleri ela. Derya dört yaşındaydı. Kardeşi iki yaşında; saçları kısaydı, gözleri kara. Adı Yunus’tu. Nuni diyordu kendi adına. Ablası Derya’ya da Diya.

Kapı “tık tık tık,” vuruldu. Dedenin, “açın,” diye sesi duyuldu, Nuni önden, Diya arkadan koştu. Kapıyı açtılar. Dedeyi görünce sevinçle elinden tuttular:
“Günaydın yavrucuklarım!”
“Günaydın dede.”
“Su şişenizi alın çıkalım. Bakın bahçede neler var neler!”
Heyecanla su şişesini aldılar, bahçeye koştular. Yeni açmış rengârenk çiçeklere şaştılar.
“Bu kırmızı, bu sarı, bu da mavi,” dedi Diya.
Dede: “Yaprakları da yeşil,” diye tamamladı.
“Sen de söyle Nuni.”
Nuni heyecanla çiçekten çiçeğe koştu.“Yesil,” dedi. Diya’nın arkasından gitti.
Birden durdu Diya.
“Aaa burada çilek de var.”
Nuni de durup otların arasına eğildi. “Aaa kilek!” dedi. Dört taneydi hepsi.
Çilek sevinçle dile geldi:
“Senin gibi büyüdük!” dedi.
Birini Nuni ağzına götürdü. Diya: “Dur, önce yıkanacak,” dedi, şişesinden su döktü. Nuni yıkayıp yedi, birini Diya yedi, birini de dede. Bir tanesi arttı.
“Bunu kim yiyecek?” diye sordu dede.
“Ben, ben!” diye ikisi de havaya zıpladı. “Olmaaaz! Bir tekerleme söyleyeyim. Kimi işaret edersem o yesin.”
“Tamam.”
Dede, parmağı ile önce Diya’yı gösterdi:
“Diya çilek bulmuş,
Nuni çilek yemiş,
Bir çilek dedeye vermiş,
Bir çilek de Diya yemiş,
Nuni, hani bana hani bana demiş,
Son çileği de Nuni yemiş.”

Dede parmağını Nuni’ye uzattı, Nuni sevinçle çileği koparıp yedi. İki elini birbirine vurarak:
“Bittiii!” dedi.
Birden hıçkırık sesi geldi. Çilek yaprağı ağlıyordu:
“Artık bahçe çileksiz kaldı, etrafı otlar sardı,” diyordu.

Otların arasında yeniden çilek aradılar, ama bulamadılar. Diya ile Nuni üzüldü.
Dede: “Üzülmeyin, bahçeye yeniden çilek fidesi dikeriz, çilekler çoğalır,” dedi.
Gözleri parladı çocukların. Diya çilek yaprağını okşadı: “Sen de üzülme,” dedi.
“Haydi, gidiyoruz Nuni.”
Karşı caddede fide satan bir çiçekçi vardı. Hemen fırladılar.
“Durun durun, öyle acele olmaz!” diye uyardı dede.
“Önce kürek, tırmık ve çapa alalım. Toprağı kazıp yumuşatalım.”
Bodruma inip bir kürek, bir çapa, bir de tırmık aldılar.
Merdivenlerden dikkatle çıktılar. Dede kürekle toprağı kazmaya başladı. Nuni toprak parçalarını çapaladı, Diya hevesle tırmıkladı. Toprağı yumuşattılar, bir evlek yaptılar, ama çok susadılar.
“Dede sen de su iç,” dedi Diya.
Üçü de şişesini cebinden çıkardı. Doya doya su içtiler.
“Elimden tutun. Şimdi gidelim, ama yoldan dikkatli geçelim,” dedi dede.
Diya dedenin bir elinden tuttu, Nuni öteki elinden. Geride kalan çilek yaprağına el salladılar, caddeye çıktılar:
“Bir sağa bakalım, bir sola bakalım,çuf çuf çuf…”
Arabalar durdu. “Haydi tren sürelim, çuf çuf çuf…”
Karşıya geçtiler. Çiçekçiye gittiler.

çocuk vardı, adı Derya. Saçları uzundu, gözleri ela. Derya dört yaşındaydı. Kardeşi iki yaşında; saçları kısaydı, gözleri kara. Adı Yunus’tu. Nuni diyordu kendi adına. Ablası Derya’ya da Diya.

Kapı “tık tık tık,” vuruldu. Dedenin, “açın,” diye sesi duyuldu, Nuni önden, Diya arkadan koştu. Kapıyı açtılar. Dedeyi görünce sevinçle elinden tuttular:

“Günaydın yavrucuklarım!”

“Günaydın dede.”

“Su şişenizi alın çıkalım. Bakın bahçede neler var neler!”

Heyecanla su şişesini aldılar, bahçeye koştular. Yeni açmış rengârenk çiçeklere şaştılar.

“Bu kırmızı, bu sarı, bu da mavi,” dedi Diya.

Dede: “Yaprakları da yeşil,” diye tamamladı.

“Sen de söyle Nuni.”

Nuni heyecanla çiçekten çiçeğe koştu.“Yesil,” dedi. Diya’nın arkasından gitti.

Birden durdu Diya.

“Aaa burada çilek de var.”

Nuni de durup otların arasına eğildi. “Aaa kilek!” dedi. Dört taneydi hepsi.

Çilek sevinçle dile geldi:

“Senin gibi büyüdük!” dedi.

Birini Nuni ağzına götürdü. Diya: “Dur, önce yıkanacak,” dedi, şişesinden su döktü. Nuni yıkayıp yedi, birini Diya yedi, birini de dede. Bir tanesi arttı.

“Bunu kim yiyecek?” diye sordu dede.

“Ben, ben!” diye ikisi de havaya zıpladı. “Olmaaaz! Bir tekerleme söyleyeyim. Kimi işaret edersem o yesin.”

“Tamam.”

Dede, parmağı ile önce Diya’yı gösterdi:

“Diya çilek bulmuş,

Nuni çilek yemiş,

Bir çilek dedeye vermiş,

Bir çilek de Diya yemiş,

Nuni, hani bana hani bana demiş,

Son çileği de Nuni yemiş.”

Dede parmağını Nuni’ye uzattı, Nuni sevinçle çileği koparıp yedi. İki elini birbirine vurarak:

“Bittiii!” dedi.

Birden hıçkırık sesi geldi. Çilek yaprağı ağlıyordu:

“Artık bahçe çileksiz kaldı, etrafı otlar sardı,” diyordu.

Otların arasında yeniden çilek aradılar, ama bulamadılar. Diya ile Nuni üzüldü.

Dede: “Üzülmeyin, bahçeye yeniden çilek fidesi dikeriz, çilekler çoğalır,” dedi.

Gözleri parladı çocukların. Diya çilek yaprağını okşadı: “Sen de üzülme,” dedi.

“Haydi, gidiyoruz Nuni.”

Karşı caddede fide satan bir çiçekçi vardı. Hemen fırladılar.

“Durun durun, öyle acele olmaz!” diye uyardı dede.

“Önce kürek, tırmık ve çapa alalım. Toprağı kazıp yumuşatalım.”

Bodruma inip bir kürek, bir çapa, bir de tırmık aldılar.

Merdivenlerden dikkatle çıktılar. Dede kürekle toprağı kazmaya başladı. Nuni toprak parçalarını çapaladı, Diya hevesle tırmıkladı. Toprağı yumuşattılar, bir evlek yaptılar, ama çok susadılar.

“Dede sen de su iç,” dedi Diya.

Üçü de şişesini cebinden çıkardı. Doya doya su içtiler.

“Elimden tutun. Şimdi gidelim, ama yoldan dikkatli geçelim,” dedi dede.

Diya dedenin bir elinden tuttu, Nuni öteki elinden. Geride kalan çilek yaprağına el salladılar, caddeye çıktılar:

“Bir sağa bakalım, bir sola bakalım,çuf çuf çuf…”

Arabalar durdu. “Haydi tren sürelim, çuf çuf çuf…”

Karşıya geçtiler. Çiçekçiye gittiler.

📆 22 Nisan 2021 Perşembe 22:22   ·   💬 0 yorum   ·