MENÜ ☰
Çocuk ve Genç » Kültür-Sanat, Manşet, Sizden Gelenler » Çamlıca’da Bir Gün/ Deniz İpek KARATAŞ
Çamlıca’da Bir Gün/ Deniz İpek KARATAŞ

Bugün Türkçe Kursu’nu dışarıda yaptık. Pek ders işlediğimiz söylenemez ama çok eğlendik. Önce Nezahat Gökyiğit Botanik Parkı’na gidecektik. Fakat içeri gireceğimiz sırada görevliler bizi durdurdu. Veysel Hoca servisten inip onlarla konuştu. Servise bindiğinde bizi neden içeri almadıklarını söyledi. Toplantıya benzer bir şey varmış. Bu yüzden içeri almıyorlarmış. Biz de Çamlıca Tepesi’ne gitmeye karar verdik.
Oraya vardığımızda Veysel Hoca uygun bir yer bulup “Buraya yerleşiyoruz.”dedi. Hemen yerleştik. Ardından oyun oynamaya başladık.
Çamlıca Tepesi’ne ilk defa gitmiştim. Her yeri kocaman yemyeşil ağaçlar, bir sürü insan ve kuş cıvıltıları kaplamıştı. Oyun oynadığımız yerde çimen yoktu. Toprak yer yer çatlamıştı.
Biz çok yorulmuşken, Veysel Hoca çağırdı. “Ellerinizi yıkayıp, gelin.”dedi. Birkaç arkadaşımla birlikte yokuş yukarı koşarak çay bahçesi sandığım bir yere geldik. Arkadaşlarımdan biri görevliye lavaboyu sordu. Görevli “İleride, solda.”dedi. Biz arıyoruz yok! Sonra bir tabela gördüm, üzerinde sağı gösteren bir ok ve “WC” yazısı vardı. Meğer görevli kendisine göre lavabonun yerini söylemiş. Biz de gülmeye başladık.
Lavabodan çıkınca yerleştiğimiz yere koştuk. Veysel Hoca lavaş getirmişti. İçine peynir, domates, salatalık ve soğan koyduk. Hepimiz çok acıktığımızdan yapılan dürümü bir lokmada yuttuk.
Ardından yine oyun oynamaya başladık. Bir arkadaşım ve ben aynı yerde olmaktan sıkılmıştık. “Aşağıları dolaşalım mı?”dedim. “Tamam.”dedi. Aşağıya inerken bazı arkadaşlarımızla da karşılaştık. Hepimiz koşuştuk.
Oranın manzarası çok güzeldi. Dikleşerek inen bir yamaçta yemyeşil ağaçlar, sapsarı ve bembeyaz papatyalar, ayrıca huzur verici bir sessizlik. Ben bunlara dalmışken aklıma Veysel Hoca’nın bizi çağırabileceği geldi. Yanımdakilere söyledim ve hızlı bir şekilde yukarı çıktık. Çıktığımız sırada Veysel Hoca bizi çağırdı. “ Tatlı olarak helvalı lavaş yemek isteyen var mı?” diye sordu. Ardından “Biraz daha oynayabilirsiniz.”dedi.
Öğretmenimiz “Toplanıyoruz.”diyerek bizi tekrardan çağırdı. Ben “Bu kadar mıydı, ne kadar çabuk geçti zaman !”diye düşünürken “Yukarıya çıkıp boğaz manzarasını izleyeceğiz.”dedi Veysel Hoca. İçimden “Yaşasın!”dedim.

Boğaz manzarası enfesti. Bir yanda havada puslu bir tabaka asılıyken bir yanda da arabaların farlarından çıkan cılız ışıklar Boğaz Köprüsü’nü eşi benzeri olmayan bir sanat eseri gibi gösteriyordu. Dürbünle bakarken, arabaları ve içinde oturanları çok net bir şekilde gördüm.
Arkamda uzun bir kuyruk olmasına rağmen, bakmaya devam ettim. Daha ne olduğunu anlamadan, biri beni hızlıca geri çekti ve yere düştüm.

Ayağa kalkmaya çalışırken, dizimin kanadığını fark ettim. Arkama hızla döndüm ve beni kimin çektiğini gördüm. Arkadaşlarımdan biri çok sinirlenmiş, beni çekmişti. Ama şimdi neler yaptığına inanamayarak bana bakıyordu.
Koşarak yanıma geldi. Korkmuş ve telaşlanmıştı. “Özür dilerim. Sinirlerime hakim olamadım. Böyle bir şey olacağını tahmin etmeliydim. Canın acıyor mu?”dedi. Ne kadar pişman olduğunu anladım. “Aslında suç benimdi. Arkamda uzun bir kuyruk olduğunu bile bile bakmaya devam ettim. Özür dilerim. Seni de üzdüm.”dedim.
Ayağa kalkmama yardım etti. Yolda üzgün olduğunu söyledi. Ona “Boş ver. Oldu bir kere. Bir daha olmaz.”diyerek onu teselli ettim.
Servise bindiğimizde aklımdan “Kendine hakim olmak ne kadar önemliymiş. Bundan sonra olacakları düşünmeden hareket etmemeliyim.”diye geçiyordu.
Bugün güzel ve önemli bir ders çıkardım: Kendine hakim ol… Olacakları düşünmeden hareket etme.

Galeri
📆 11 Ekim 2014 Cumartesi 22:18   ·   💬 0 yorum   ·