MENÜ ☰
Çocuk ve Genç » Manşet, Masal, Yazarlar » AĞLAYAN SU / Gülay SORMAGEÇ
Gülay SORMAGEÇ
AĞLAYAN SU / Gülay SORMAGEÇ

Bir varmış. Bir yokmuş. Dünyada dert çokmuş. Nedendir bilinmez. İnsanların dünyanın derdinde payı çokmuş. Sular çağlaya dursun. İnsanlar ağlaya dursun. Bizim gibi meraklılar niçin bu gözyaşları diye sora dursun. Ay parlayanda. Gün ışıyanda. Nehirler, denizlere, denizler, okyanuslara yol aladursun. Bilgin çocuk anlatadursun. Sular çağlayadursun. Çağlarken ağlayadursun…
Bilgin çocuk çevreci bir çocukmuş. Kirletilen toprak, kirletilen su onu çok incitirmiş. En çok da suyun hüzünlü gözyaşları onun yüreğine dokunurmuş. Çünkü bilgin çocuk kasabanın orman içinde akan nehir ile dost olmuş. Öyle güzel dostlukları varmış ki, onlar konuşurken ağaçlar susar, kuşlar susar, rüzgar susar onların konuşmalarını hayran hayran dinlermiş. Bilgin çocuk nehrin derdini dinlermiş. Dostlukları başladığı zamanlar nehir, bilgin çocuğu mutluluk şarkılarıyla karşılarmış. Coşku ile çağıldarmış. Gel zaman, git zaman mutluluk şarkıları yerini hüzne bırakmış. Nehircik çağlamayı unutmuş. Nehrin bu haline ağaçlar üzülmüş, kuşlar üzülmüş, rüzgar üzülmüş. Bir türlü anlayamamışlar neler olup, bittiğini. Nehrin, kendini niçin tükettiğini bilememişler. Fısıltıyla sorar olmuşlar birbirlerine. Acep bu nehirciğin derdi ne ki; diye!
Bunlar birbirlerine sorup dururken bizim bilgin çocuk çıkagelmiş. Gelmiş gelmesine de nehrin gözyaşları bağrını delmiş. Artık nehir çağlamıyor ağlıyormuş. Su ağlıyor demiş!.. Söyle bana dostum nehir. Balıkları leziz, suyu tatlı nehir. Derdin nedir? Nehircik başlamış çağlamaya. Derdini anlatmaya. Ahh!.. Ah! Demiş: bir bilsen başıma gelenleri. Sen de dayanamaz ağlardın benim gibi. Bilirsin sadece suyum tatlı, balıklarım leziz değil. Suyumdan karıncalar, arılar, kelebekler, koyunlar, kuzular da içer. Ormanın ağaçları, çiçekleri, kaplumbağaları da içer. Benim suyum yakınımda, uzağımda olan her şeye hayat verir. Verir vermesine de artık öyle değil. Ben bu yüzden çok üzgünüm. Baş edemiyorum artık insanların bencilce suyumu kirletmesi ile. Baş edemediğim için çaresizlik içinde ağlıyorum. Ağlama canım nehir, dostların hası nehir. Bir hal çaresi vardır elbet. Hele derdini anlat. Nehir anlatmaya devam etmiş. Tarlalara, bağlara, bahçelere tarım ilaçları atılıyor. Daha çok ürün almak için yapay gübre rast gele kullanılıyor. Biliyorum bunlar gayet masum niyetle kullanılıyor. Ama ne yazık ki, sonucu masum değil. Gördüğün gibi beni günden güne tüketiyor. Yağmur suları ve akıntılarla zehirli kimyasal olan tarım ilaçları suyuma karışıyor. Toprak da bu suları emiyor. Yer altı suları da bu zehirden etkileniyor. Bu yüzden insanlar ve diğer canlılar hastalanıyor. Suyum da eskisi gibi berrak değil. Suyumu içen canlılar yavaş yavaş zehirleniyor. İşte beni ağlatan dert bu bilgin çocuk demiş. Gerçekten derdin beni de üzdü. Onlar böyle konuşurken rüzgar seslenmiş. Ben de söylediklerinizi dinledim. Deli deli esmek geldi içimden esmeliyim bütün çirkinlikleri söküp götürmeliyim dedim. Dedim demesine de öfkelenmek çözüm değil…. Soluklandım… Öfkem geçti, uyandım. Ne yapabilirim diye düşündüm. En iyisi gücümü uzaklarda olan nehirlerin, ağaçların, kuşların durumunu görmek için kullanayım dedim. Bu kararımı yıllardır suyunu içerek büyüdüğüm nehircik ve bilgin çocukla paylaşayım istedim. Bilgin çocuk ile nehir yalnız olmadıklarını anlamışlar. Kuşlar da biz de yardım ederiz demişler. Rüzgar öyle bir gürültüyle esmiş ki önünde hiçbir şey duramamış. Hızına kimse ayak uyduramamış. Ta uzak diyarlardan kokular biriktirmiş eteklerine. Kokuların bir kısmı getirinceye kadar eteklerini delik deşik etmiş. Bir kısmı ise gayet nefismiş… Kuşlar uzak diyarlara bir çırpıda uçmuş. Gagalarında çer çöp toplayıp getirmişler. Bazı kuşların getirdikleri çok temiz imiş. Bazılarının gagalarındakiler ise oldukça pis imiş. Yapış yapış pis kokulu sıvı akıyormuş getirdikleri çer çöpten… Rüzgar getirdiği kokuları, kuşlar çer çöpleri bilgin çocuğa vermişler. Bilgin çocuk bu örnekleri almış kasabalarındaki ziraat mühendisine götürmüş. O da bunları hemencecik incelemiş. Bilgin çocuğa bir bir söylemiş. Nehir ağlamakta haklı demiş. Çünkü tarım ilaçları bilinçsizce kullanılmış. Kimyasal gübre bilinçsizce kullanılmış. Biraz da bencilce davranılmış. Nasıl bir insan bir anda bir kova suyu içemiyorsa tarlamız, bağımız, bahçemiz de bir anda gereğinden fazla gübreyi ve ilacı içine sindiremez. Sindiremediği için de onlar yağmur suları ve akıntılarla nehirlere, içtiğimiz sulara karışır. Kuşların getirdikleri çer çöplerde yapışkan sıvılı olanlar tamamen zehir ve mikrop saçıyor. Rüzgarın biriktirdiği eteklerini yakan kokular da ne yazık ki öyle. Bilgin çocuk duydukları karşısında şaşırmış ve çok üzülmüş. Ama yeni bilgi öğrenmenin iç huzurunu da yaşamış. Nehirciğin gözyaşlarının hiç de haksız olmadığını üzülerek anlamış. Nehirciğe, rüzgara, kuşlara, ağaçlara öğrendiklerini anlatmış. Daha fazla zarar görmemek için yapılması gerekenleri onlardan da destek alarak bilgisayarında paylaşmış. Annesine babasına anlatmış. Böylece yaşanılanlar kulaktan kulağa ulaşmış. Artık kasabalı bilinçsiz ilaçlama yapmamaya karar vermiş. Kimyasal gübre kullanmanın da bilinçsiz olamayacağını öğrenmiş. Herkes şunu söylemiş. Biz bugün yaşıyoruz. Çocuklarımız ve torunlarımız gelecekte yaşayacak. Kirletmemeliyiz. Bizden sonrakilerin haklarını çiğnememeliyiz diyip kolları sıvamışlar. Bilinçli tarım yaparak canlı hayata kıyamamışlar. Su ağlamamış. Dertli dertli çağlamamış.
KISSADAN HİSSE:
1- Masalımızda geçen nehircik niçin ağlamış?
2- Bilgin çocuk dostu nehirciğin üzüntüsünden etkilenmiş mi? Ne yapmış?
3- Siz de çevrenizde suyun kirlendiğini görüyor musunuz?
4- Siz de nehirle dostluk kurabilir misiniz? Nasıl dost olabilir siniz?
5- Masalımızda kasaba halkının kararı sizi etkiledi mi? Siz olsaydınız ne yapardınız?

Resim için Peter Kraayvanger’e teşekkürler.
📆 03 Haziran 2021 Perşembe 03:03   ·   💬 0 yorum   ·