MENÜ ☰
Çocuk ve Genç » Manşet, Masal, Yazarlar » Ad Bulan Çocuk / Yücel Feyzioğlu
Yücel FEYZİOĞLU
Ad Bulan Çocuk / Yücel Feyzioğlu

Çocuk Hakları Sözleşmesi Madde 7: “Çocuğun bir isme sahip olma ve bu ismi koruma hakkı var.”

Tuva* Masalı

Yeni çağın yenisinde, eski çağın eskisinde bir kağan yaşarmış. Adı Sibir Bey. Bıyıkları ince, gözleri çekik, saçları kara. Kağan olmuş genç yaşta. Ceylan derisinden börk, ayaklarına çizme giyermiş. Düz saçları börkün altından omzuna inermiş. Beyaz atına biner, Altay Dağları’nı gezermiş. Dağlarda kar, dallarda buz kristalleri, vadilerde ayaz varmış. Sibir Bey atını sürmüş. Aaa, bu da ne? Karın üstünde çıplak küçücük bir ayak izi. Telaşa kapılmış.

“Acaba bu çocuk nereye gider? Neden ayakları yalın?” diye atını mahmuzlamış. O gitmiş, iz gitmiş, o gitmiş, iz gitmiş. Görünürlerde çocuk yok. Atını hızlandırmış, sonunda iz kaybolup aşağı çalılıkların arasında yeniden ortaya çıkmış.

Çocuk bir pınarın başında, daha beş yaşında… Sibir Bey çocuğa yaklaşmış: “Günaydın çıplak çocuk!” diye seslenmiş. “Adın ne senin?”

Çocuk: “Adım yok, ad bulmak için yola çıktım.” diye cevap vermiş.

Kağan pek şaşırmış: “Annen, baban ad vermedi mi sana?” demiş.

“Verdiler ama ben kendi adımı kendim bulacağım.”

Kağan, ‘amma cesaretli çocuk’ diye düşünmüş. “Gideceğin yere seni ben götüreyim,” demiş.

Fakat çıplak çocuk itiraz etmiş: “Hayır, kendim varmalıyım oraya, varıp bir ad bulmalıyım.” Ve eklemiş:

“Sizin adınız ne?”

Kağan: “Benim adım Sibir Bey,” diye cevap vermiş.

“Senin bu kararlılığın hoşuma gitti çocuk, al şu abama sarın, ayaklarına da dikkat et. Ad bulunca gel, seni nüfus kütüğüne kaydedeyim, saray okuluna göndereyim. ”Abasını çıkarıp çocuğa atmış, “haydi yolun açık olsun!” Atın başını geri çevirmiş.

Çocuk ise: “Teşekkür ederim,” diye karşılık verip yoluna devam etmiş. Az gitmiş, uz gitmiş, yolda bir Berkut* kuşuna rast gelmiş. Kırmızı ve yeşil karışımı kanatları kocaman, başında mavi tepelik, kuyruğu bembeyaz, gözleri ise kara, konmuş koca bir dala.

Çocuk en çok da kuşun o rengârenk tüylerini sevmiş…Tam Berkut’a binmek isterken kuş havalanıp gitmiş. Berkut gitmiş, o gitmiş, Berkut gitmiş, o gitmiş. Sonunda bir kayalığa gelip yorulmuş. Kamçısını altına koyup abayı üstüne çekmiş.

Ne kadar uyuduğunu bilen yok. Uyanınca bir de ne görsün? Karşısında aynı Berkut durmuyor mu! Kanatları renk renk, sırtında ise eyer varmış… Eyer gümüş kaşlı, kolanları sırmalı… Eyerin üstünde bir takım çocuk elbisesi, bir çift de çizme. Berkut sevinçle havayı koklayıp kanatlarını açmış. Çocuk eyerin üstündeki elbise ile çizmeleri giyinip Berkut’un sırtına atlamış.Berkut çocuğu kayalardan aşağı hızla indirmiş. Vadinin dibinde akan bir ırmak kıyısına getirmiş. Irmak şırıl şırıl akıyormuş.

Çocuk, “Berkut’un ayakları suya değerse bu ırmağın adı Abakan** olsun,” demiş.

Sonra da Berkut’u havalandırmış, Berkut bir çırpıda karşı kıyıya uçmuş. Ayakları suya değer değmez çocuk ırmağa “Abakan” adını vermiş.

Abakan’ın kıyısından uçmuş, uçmuş, kocaman düzlükler geçmiş. Bir süre sonra daha büyük bir ırmağa ulaşmış. Aktıkça çoğalan, çoğaldıkça kollara ayrılan, kıvrılan, gölleşen, tekrar çağlayan bir ırmak. Abakan, şırıltıyla bu ırmağa dökülüyor, döküldükçe beyaz köpükler çıkarıyormuş. Berkut’u yüksek bir kayanın üstüne çıkarmış, oradan havalandırmış. Berkut hızla yaklaşarak ırmağın öteki kıyısına konmuş, yine ayakları suya dalmış.

Çocuk: “Bu ırmağın adı da Ene-say* olsun,” demiş. Yani Ana ırmak… “Peki, benim adım ne?”

Birden iki ırmağın karışırken çıkardığı köpüklere bakmış, gözlerinde bir ışık parlamış: “Hah, buldum. Benim adım da Akköpük olsun!” Böylece adını köpürerek birbirine karışan iki ırmaktan almış.

“Peki, bu topraklara ne diyeyim? Adı ne olsun?” Hem düşünmüş hem de uçsuz bucaksız taygalardan ve düzlüklerden geçmiş. “Sibir Bey’in toprağı olsun, Sibir-ya”. Böylece bu topraklara Sibirya adını vermiş.

“Şimdi Sibir Bey’e haber götüreyim,” demiş, “bu toprakların adını öğrensin, hem de benim adımı nüfus kütüğüne geçsin!” Berkut’un başını Altay Dağları’na çevirmiş…Hem annesi ile babası hem de Sibir Bey onun yolunu bekliyormuş.

* Ene-say: Kırgızca “ana su” anlamına geliyor. Moğolca Ulu kaynak. Zaman içinde Ene-say, Yenisey ırmağı olmuş.

* Tuva: Sibirya’da Türklerin yaşadığı küçük bir devlettir. Tuva Özerk Cumhuriyeti

* Eski Türklerde Berkut: Masal kuşudur. Yani Zümrüdüanka. Orta Asya’da bu isim hâlâ kullanılıyor.

** Sibirya Türklerinde Abakan: Ayı kanı demektir. Abakan hem bir ırmağın hem de Sibirya Türklerinin başşehrinin adıdır.

Çocular İçin En Önemli Sözleşme: Bütün çocukların “Çocuk Hakları Sözleşmesi”ni iyi tanımalı, ona sahip çıkmalı. Çünkü bu sözleşme, çocukların haklarını güvence altına alıyor. Yoksul ve engelli çocukları da koruyor. Toplamı 54 maddeden oluşuyor.

Birleşmiş Milletler, 20 Kasım 1989 tarihinde “Çocuk Hakları Sözleşmesi”ni hazırlayıp kabul etti. O tarihten beri bu sözleşme en çok kabul gören insan hakları belgesi oldu. Bütün devletler bu sözleşmeyi imzaladı. Türkiye de Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni 14 Ekim 1990 tarihinde imzalayarak bu hakları çocuklara tanıdı.

20 Kasım, 1989 yılından beri tüm dünyada Çocuk Hakları Günü olarak kutlanıyor. Türkiye ise, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı 23 Nisan 1927 yılından beri kutluyor.

📆 22 Kasım 2021 Pazartesi 22:22   ·   💬 0 yorum   ·  
Folklor Akademi Dergisi

YAZARLAR

SÖYLEŞİ

ANKET

Sitemizi nasıl buldunuz?

Sonuçları görüntüle

Yükleniyor ... Yükleniyor ...